> Blog > SASE > Siber Güvenlikte Sıfır Güven Yaklaşımı: Kapsamlı Uygulama Rehberi

Siber Güvenlikte Sıfır Güven Yaklaşımı: Kapsamlı Uygulama Rehberi

Uzman Yorumu
Siber güvenlikte
sıfır güven (Zero Trust) yaklaşımını bir metaforla anlatmaya başlayacak olursak, ortaçağda bir kale hayal etmemiz yeterli: 

Geleneksel güvenlik modeli, kale kapısını kilitleyip içeriyi güvenli kabul ederken, sıfır güven (zero trust) yaklaşımı her kapıyı, pencereleri ve hatta duvar arkasındaki geçitleri sürekli kontrol eden, her ziyaretçiyi kimlik doğrulamasından geçiren ve her adımı izleyen akıllı bir bekçi sistemi gibidir. Burada içerideki kişiler bile otomatik olarak güven kazanmaz; her hareket, her veri akışı ve her cihaz sürekli denetlenir ve sadece görevleri için gerekli en az yetki verilir. Bu yaklaşım, saldırganların içeriden veya dışarıdan sızma ihtimalini minimize eder, tehditleri proaktif olarak tespit eder ve kaleyi hem görünür hem de kontrol edilebilir kılar.
Arif Cüheylan –  Kıdamli Satış Mühendisi

Bu kapsamlı rehber devrim niteliğindeki yaklaşımı adım adım uygulamanız için size yol gösterecek.

Sıfır Güven Yaklaşım Uygulama Adımları

Sıfır güven mimarisine geçiş sürecinde bir dizi stratejik adıma ihtiyacınız bulunur. Özünde organizasyonun güvenlik felsefesinde köklü değişim yapmanız anlamına gelir. Başarılı uygulama için atılması gereken adımlar, mevcut durumun analiziyle başlar ve sürekli izleme döngüsüyle devam eder. Aşağıda verilen adımlar organizasyonun risklerini azaltırken, güvenlik duruşunu güçlendirmesini sağlar:

Mevcut Güvenlik Durumunun Değerlendirilmesi 

Sıfır güven yolculuğunun ilk adımı, mevcut güvenlik mimarinizi kapsamlı şekilde gözden geçirmektir. Değerlendirme esnasında organizasyonunuzun hangi varlıklara sahip olduğunu gözden geçirmelisiniz. Mevcut ağ topolojiniz, kimlik ve erişim yönetim sistemleriniz ile veri akış yollarınız detaylıca incelenir. Analizin sonunda sıfır güven mimarisine geçişin başlangıç noktası olarak temel oluşturur. Böylece organizasyonunuzun “nerede olduğunu” net şekilde görebilir, sıfır güvenin gerektirdiği değişikliklerin önceliklerini belirleyebilirsiniz.

Kritik Varlıkların ve Verilerin Tanımlanması

Sıfır güven yaklaşımının temelinde, neyi koruduğunuzu bilmek yatar. Bu adımda, organizasyonunuz için en kritik olan varlıklar belirlenir. Müşteri verileri, fikri mülkiyet, finansal bilgiler kritik varlıklarınız arasında yer alabilir. Her varlığın değeri ve olası ihlal durumunda organizasyona verebileceği potansiyel zarar analiz edilir. Burada amacınız sadece envanter çıkarma işi değildir; verilerin nerede saklandığını ve hangi iş süreçleri için kullanıldığını anlamayı da içerir. Kritik varlıkların tanımlanması, güvenlik kaynaklarının doğru hedeflere yönlendirilmesine yardımcı olur.

Kimlik ve Erişim Yönetimi Stratejisi 

Sıfır güven anlayışının kalbinde, kimlik ve erişim yönetimi (IAM) yatar. Ağın içindeki veya dışındaki her kullanıcı, cihaz “kimlik” olarak kabul edilir. Sistem tüm kimliklerin güçlü şekilde doğrulanmasını, en az ayrıcalık prensibiyle çalışmasını sağlamayı amaçlar. Rol tabanlı erişim kontrolü gibi teknolojiler, kimlik doğrulama sürecini güçlendirir. Bir kimliğe sadece işini yapmak için ihtiyaç duyduğu erişim yetkilerinin verilmesini sağlar. IAM stratejisi saldırganın ele geçirdiği hesabın ağ içinde sınırsız hareket etmesini engeller, böylece potansiyel zararı minimize eder.

Ağ Segmentasyonu ve Mikro-Segmentasyon

Zero trust yaklaşımının en önemli teknik uygulamalarından biri, ağ segmentasyonu ve mikro-segmentasyondur. Geleneksel güvenlik duvarları tüm ağı bütün olarak korurken, sıfır güven ağı izole parçalara ayırır. Mikro-segmentasyon ise parçalama işlemini daha da ileri taşıyarak her iş yükünü kendi sanal güvenlik duvarıyla sarar. Bu sayede saldırganın ağın bir bölümüne sızması durumunda, diğer bölümlere yatay olarak yayılarak zarar vermesi engellenir. Her segment kendi içinde ayrı güvenlik politikasıyla yönetildiği için, siber tehditlerin hareket alanı büyük ölçüde kısıtlanır. 

Sürekli İzleme ve Doğrulama Sistemleri

Sıfır güvenin temel prensibi olan her zaman doğrula, sürekli izleme sistemleriyle hayata geçirilir. Ağ trafiği, kullanıcı davranışları, cihaz sağlık durumu ve uygulama erişim logları gibi tüm veri akışları sürekli olarak kaydedilir. Güvenlik Bilgi ve Olay Yönetimi (SIEM) ve Genişletilmiş Algılama ve Yanıt (XDR) gibi teknolojiler, normalin dışındaki davranışları tespit etmek için elde ettiği verileri analiz eder. Eğer bir kullanıcının davranışı aniden değişir veya cihazın güvenlik durumu bozulursa, erişim hakları otomatik olarak kısıtlanır. Daimi izleme, tehditlere karşı proaktif duruş sergilenmesini sağlar.

Uç Nokta Güvenliği Yapılandırması

Sıfır Güven mimarisinde, uç noktalar yani cihazlar potansiyel tehdit vektörü olarak kabul edilir. Bu nedenle tüm uç noktaların güvenlik yapılandırmaları sıkı şekilde denetlenir. Cihazların ağa erişim izni verilmeden önce güncel antivirüs yazılımına sahip olup olmadığının, işletim sistemlerinin en son yamalarla güncellenip güncellenmediğinin sürekli olarak kontrol edilmesini içerir. Uç nokta koruma (EPP) ve Uç Nokta Algılama ve Yanıt (EDR) çözümleri, cihazlar üzerinde oluşabilecek tehditleri tespit ederek karantinaya alır.

Sektörlere Göre Sıfır Güven Uygulamaları 

Sıfır güven yaklaşımının temel prensipleri evrensel olsa da, her sektörün kendine özgü veri türleri, yasal zorunlulukları bulunur. Buna istinaden sıfır güven mimarisini sektörünüzün farklı önceliklerine göre şekillendirebilirsiniz.

Finans Sektöründe Sıfır Güven Yaklaşımı

Finans sektörü hesap bilgileri nedeniyle siber saldırıların en önemli hedeflerinden biridir. Bu sektörde sıfır güven, öncelikle kimlik ve erişim yönetimini en üst düzeye çıkararak uygulanır. Her finansal işlem, müşteri temsilcisi erişimi veya dahili sistemler arası veri transferi, çok faktörlü kimlik doğrulama ile doğrulanır. Ağlar müşteri verileri ve bankacılık uygulamaları gibi kritik varlıkları izole etmek için mikro-segmentlere ayrılır. 

Finans sektöründe sıfır güven sadece siber saldırıları engellemekle kalmaz aynı zamanda PCI DSS gibi sıkı finansal düzenlemelere uyumu da kolaylaştırır. Böylece hem kurum içi hem de uzaktan çalışanların güvenli şekilde operasyonlarını sürdürmesi sağlanır.

Sağlık Sektöründe Sıfır Güven Yaklaşımı

Sağlık sektörü, doğrudan insan hayatıyla ilişkili olması nedeniyle siber güvenlik açısından en hassas alanlardan biridir. Hastaneler, laboratuvarlar ve klinikler; hasta kayıtları, kişisel sağlık bilgileri (PHI), kritik tıbbi cihazlar gibi yüksek değerli hedeflere sahiptir. Tek veri ihlali bile hem hastaların güvenliğini hem de kurumun itibarı ile finansal durumunu ciddi şekilde zedeleyebilir.

Sıfır güven yaklaşımı bu sektörde, “hiç kimseye ve hiçbir cihaza önceden güvenme” prensibi üzerine inşa edilir. Örneğin bir hastane personeli hasta kayıtlarına yalnızca yetki seviyesi gereği erişebilir. Dahili ağda olsa bile bu erişim otomatik olarak verilmez, sürekli kimlik doğrulaması yapılır. Hemşire, doktor, laboratuvar teknisyeni ya da idari personelin erişim seviyeleri, görev bazlı erişim kontrolü ile belirlenir. Kullanıcıların yaptıkları her işlem kayıt altına alınır.

Modern sağlık sistemlerinde yer alan IoT destekli tıbbi cihazlar ağın diğer bölümlerinden mikro-segmentasyon yoluyla izole edilir. Böylece cihazın ele geçirilmesi durumunda saldırının diğer sistemlere yayılması engellenir. Yapılan izolasyon, özellikle fidye yazılımı saldırılarının tıbbi cihazları devre dışı bırakmasını önlemek açısından kritiktir.

Sıfır Güven stratejisi, KVKK ve HIPAA gibi sağlık verilerinin korunmasına yönelik yasal uyumluluğu da kolaylaştırır. Hasta verilerinin yalnızca yetkilendirilmiş kişiler tarafından görüntülenmesi, veri sızıntısı riskini minimize eder. Olası siber saldırı senaryosunda ise hayati öneme sahip cihazların güvenliğinin korunması, doğrudan hasta hayatını kurtarabilecek önlem olur.

Üretim ve Tedarik Zincirinde Sıfır Güven

Modern üretim dünyası, sadece fiziksel üretim bantlarından ibaret değildir. Endüstriyel otomasyon sistemleri, sensör tabanlı izleme teknolojileri, bulut tabanlı yönetim yazılımları ve küresel ölçekte karmaşık tedarik zinciri ağlarıyla destekleniyor. Bu ekosistem yüksek verimlilik sağlasa da aynı zamanda geniş bir saldırı yüzeyi oluşturuyor.

Zero trust yaklaşımı, bu ortamda özellikle fikri mülkiyetin korunmasına odaklanır. Ürün tasarımları, Ar-Ge projeleri, patentler ve üretim süreçlerine dair veriler, siber saldırganların en çok hedef aldığı varlıklar arasındadır. Endüstriyel kontrol sistemleri (ICS) ve üretim robotları gibi kritik OT (Operational Technology) cihazları, mikro-segmentasyon ile ofis ağı ve internete doğrudan bağlı diğer sistemlerden tamamen ayrılır. Bu sayede kurumsal e-posta sistemine sızan bir zararlı yazılımın üretim hattına ulaşması engellenir.

Tedarik zincirinde ise güvenlik, yalnızca kendi sisteminizle sınırlı kalmaz. Tedarikçiler, taşeron firmalar, lojistik sağlayıcılar gibi dış paydaşların erişimi de kimlik yönetimi politikalarıyla sürekli doğrulanır. “Bir kez giriş yap, her yerde yetkin var” mantığı yerine, her erişim talebi sıfırdan doğrulanır ve oturumlar kısa süreli yetkilendirme ile sınırlandırılır.

Tedarik zincirinin en zayıf halkasından kaynaklanabilecek bir siber saldırının tüm ağı etkilemesini engeller. Örneğin tedarikçi yazılımındaki bir güvenlik açığı kötü niyetli kişiler tarafından istismar edilse bile segmentasyon ve erişim kısıtlamaları sayesinde üretim verileri ve operasyonel sistemler güvende kalır. Hem üretim süreçlerinin kesintisizliği korunur hem de kritik şirket verilerinin gizliliği ve bütünlüğü garanti altına alınır.

Sase Sase

Sıfır Güven Yaklaşımı Uygulama Yol Haritası

Sıfır Güven mimarisine geçiş tek teknolojiyle çözülemeyen, zaman ve kararlılık gerektiren bir yolculuktur. Aşağıda verilen yol haritası, organizasyonun geçişi başarıyla yönetebilmesi için atması gereken temel adımları özetler:

  • Yolculuğun ilk adımı, mevcut güvenlik altyapınızı, iş envanterinizi detaylıca analiz etmektir. Hangi varlıkların en kritik olduğunu belirleyerek, “nerede durduğunuzu” net bir şekilde ortaya koymalısınız. Bu aşama, sıfır güven politikalarının üzerine inşa edileceği sağlam temeli oluşturur.
  • Tüm organizasyonu bir anda dönüştürmek yerine, küçük iş birimi üzerinde pilot proje başlatabilirsiniz. Yeni politikaların nasıl çalıştığını gerçek dünya koşullarında test etmenize ve çalışan geri bildirimleri toplamanıza olanak tanır. Pilot uygulama diğer bölümlere de yayılmadan önce size değerli dersler sunar.
  • Pilot uygulamanın başarısı kanıtlandığında, elde ettiğiniz deneyimle sıfır güven mimarisini diğer departmanlara aşamalı olarak genişletebilirsiniz. Genişleme süreci organizasyonun tamamında tutarlı güvenlik yapısı oluşturmayı hedefler. Erişim yönetiminden ağ mikro-segmentasyonuna kadar tüm adımları, belirlenen yol haritasına göre uygulayabilirsiniz.
  • Sıfır güven statik mimari değil, dinamik bir süreçtir. Tehdit ortamı, iş gereksinimleri ve teknolojik gelişmeler sürekli değiştiği için, sıfır güven kontrolleri de düzenli olarak gözden optimize edilmelidir.


Sıfır güven felsefesinin hayata geçirilmesi için, tüm ilkeleri bir araya getiren ve merkezileştiren teknolojik altyapı şarttır. SASE çözümü, zero trust yaklaşımınızın en güçlü uygulayıcısı olarak öne çıkar. SASE kimlik doğrulama, ağ güvenliği, uç nokta koruması gibi tüm güvenlik kontrollerini tek platformda birleştirerek nerede olurlarsa olsunlar tüm kullanıcılarınız için sıfır güven prensiplerini kesintisiz bir şekilde uygular.

 

FAQ (Sık Sorulan Sorular)

Sıfır Güven mimarisi geleneksel güvenlik duvarı yaklaşımından nasıl farklıdır?

Geleneksel güvenlik duvarı yaklaşımı, ağın içinde bulunan her şeye güvenirken, sıfır güven mimarisi hiçbir zaman güvenmez ve sürekli doğrulama prensibine dayanır. Geleneksel modelde kullanıcı ağa girdikten sonra serbestçe dolaşabilirken, zero trust her erişim talebini bağlam bilgileriyle doğrular. Potansiyel tehditlerin ağ içinde yatay olarak yayılmasını engeller.

Sıfır Güven mimarisini uygulamak için minimum gereksinimler nelerdir? 

Sıfır Güven, tek ürün veya teknolojiyle uygulanamaz, ancak belirli temel yetkinliklere dayanır. Minimum gereksinimler arasında tüm kullanıcılar için çok faktörlü kimlik doğrulama, kritik varlıkları diğer ağ kaynaklarından ayırmak için mikro-segmentasyon, anormal davranışları tespit etmek için sürekli izleme sistemleri bulunur. Bu bileşenler Sıfır Güven stratejisinin üzerine inşa edileceği temel taşlardır.

Küçük ve orta ölçekli işletmeler Sıfır Güven’i nasıl maliyet-etkin şekilde uygulayabilir?

KOBİ’ler, Sıfır Güven’i aşamalı şekilde uygulayabilir. İlk olarak tüm kullanıcılara MFA’yı zorunlu kılmak gibi düşük maliyetli ama yüksek etkili adımlarla başlanabilir. Ardından hassas verileri içeren uygulamaları veya sunucuları ağın geri kalanından izole etmek için basit segmentasyon uygulanabilir. Ayrıca kullandıkları bulut hizmetlerinin yerleşik güvenlik ve erişim kontrol özelliklerini etkin bir şekilde kullanmak, ek maliyetlere girmeden Sıfır Güven’in temel prensiplerini uygulamalarına yardımcı olacaktır.

Kaynak

Size En Uygun Berqnet Çözümüyle Tanışın

Berqnet Firewall ve SASE Platformu

Teklif Al
İş Ortağı Olun

Size En Uygun Berqnet Çözümüyle Tanışın

Berqnet Firewall ve SASE Platformu

Teklif Al
İş Ortağı Olun