SASE Portal Girişi
Firewall Portal Girişi
İş ortağı Ol
> Blog > Ağ Teknolojileri > Segmentasyon ile Ağ Güvenliğini Artırmak: Mikrosegmentasyon Nedir?

Segmentasyon ile Ağ Güvenliğini Artırmak: Mikrosegmentasyon Nedir?

Günümüzde siber tehditlerin karmaşıklığı arttıkça, kurumların ağ güvenliğini sağlama yöntemleri de gelişiyor. Geleneksel güvenlik duvarları, artık modern siber saldırılar karşısında yetersiz kalabiliyor. Özellikle bir ağa sızan saldırganların sistemler arasında kolayca yatay hareket edebilmesi (lateral movement), büyük veri ihlallerine yol açabiliyor.

İşte tam da bu noktada mikrosegmentasyon, ağ güvenliğinde devrim niteliğinde bir yaklaşım sunuyor. Temel prensibi, ağı bağımsız bölümlere ayırarak her segmentin kendi güvenlik politikalarıyla yönetilmesine dayanıyor. Böylece bir segmentte yaşanan güvenlik ihlali diğerlerine sıçramadan kontrol altına alınabiliyor.

Kavramı somutlaştırmak için 2013 yılında yaşanan Target mağazaları veri ihlalini ele alabilirsiniz. Saldırganlar, önce HVAC sistemine sızmış, ardından buradan ödeme sistemlerine yatay hareket ederek 40 milyon kredi kartı bilgisini çalmıştı. Eğer Target, ağını mikrosegmentasyonla bölümlendirseydi, saldırının bu kadar geniş alana yayılması engellenebilirdi.

Sase Sase

Mikrosegmentasyon, yalnızca büyük kurumlar için değil, bulut altyapılarını ve IoT cihazlarını kullanan her işletme için kritik bir güvenlik katmanı sunuyor. Peki bu teknoloji tam olarak nasıl çalışıyor? Geleneksel segmentasyondan farkı ne? Yazının devamında, mikrosegmentasyonun teknik detaylarını, avantajlarını ve nasıl uygulanabileceğini tüm yönleriyle bulabilirsiniz.

Mikrosegmentasyon Nedir? Geleneksel Ağ Segmentasyonundan Farkı 

Mikrosegmentasyon, temelde bir ağı küçük bağımsız bölümlere ayırarak her bölümün kendi güvenlik politikalarıyla yönetilmesi prensibine dayanıyor. Bu yaklaşım, geleneksel ağ segmentasyonundan çok daha dinamik koruma sağlıyor. 

Geleneksel ağ segmentasyonu, uzun yıllardır ağ güvenliğinin temel taşlarından biri olmuştur. Bunu büyük bir şehirde güvenlik bölgeleri oluşturmaya benzetebilirsiniz. Şehir belirli ana yollar, köprüler veya nehir gibi doğal sınırlar üzerinden büyük bölgelere ayrılır. Her bölgenin giriş çıkış noktalarında kontrol noktaları (geleneksel güvenlik duvarları) bulunur. Trafik bu noktalardan geçerken denetlenir; izin verilir ya da engellenir.

Teknik olarak geleneksel segmentasyon genellikle VLAN’lar (Sanal Yerel Ağlar), alt ağlar veya fiziksel ağ donanımları (router’lar, L3 switch’ler) aracılığıyla uygulanır. Örneğin pazarlama departmanı için bir VLAN, finans departmanı için başka bir VLAN oluşturulur. VLAN’lar arasında iletişim kuralları baştan belirlenir. Dışarıdan gelen tehditlere karşı güçlü bir “sınır savunması” sunar. Ancak saldırgan bu büyük bölgelerden herhangi birine sızmayı başardığında, o bölge içinde serbestçe hareket etme imkanı bulur. Bölge içindeki doğudan batıya (east-west) trafik, genellikle daha az denetlenir veya hiç denetlenmez.

Durumun en büyük dezavantajı, tek zafiyetin tüm segmentin güvenliğini tehlikeye atabilmesidir. Diyelim ki finans departmanının bir bilgisayarınıza zararlı yazılım bulaştı. Geleneksel segmentasyon yapısında, bu zararlı yazılımın finans departmanı içindeki diğer bilgisayarlara ve sunuculara yayılması oldukça kolaydır. İşte bu yanal hareket kabiliyeti, siber saldırıların en yıkıcı sonuçlara yol açan aşamalarından biridir.

Mikrosegmentasyon ise burada çok farklı bir yaklaşım benimser. Şehri sadece büyük bölgelere ayırmakla kalmaz, aynı zamanda her binayı, her apartman dairesini, hatta her odayı bile ayrı ayrı güvenlik politikalarıyla donatır. Dairelerin kendine ait bir güvenlik sistemi, odanın kapısında kendine özel erişim kontrolü bulunur.

Siber güvenlik bağlamında, bu odalar bireysel iş yüklerinizdir. İş yükü tanımınız; bir sunucu, bulut hizmeti örneği, uygulama veya veri tabanı bileşenini ifade edebilir. Mikrosegmentasyon, her iş yükünü mantıksal olarak izole eden ona özel güvenlik politikası atayan yaklaşımdır. İş yükünün sadece çalışması için kesinlikle ihtiyaç duyduğu diğer iş yükleriyle iletişim kurmasına izin veren bir “varsayılan olarak reddet (deny by default)” prensibine dayanır. Eğer belirli port üzerinden belirli başka alanlarla iletişim kurması gerekiyorsa, bu kural açıkça tanımlanır. Aksi takdirde, tüm diğer iletişimler engellenir.

Mikrosegmentasyonun Ağ Güvenliğine Katkıları Nelerdir? 

Mikrosegmentasyonun belki de en kritik faydası, siber saldırganın ağ içinde yatay olarak hareket etme kabiliyetini büyük ölçüde kısıtlamasıdır. Geleneksel güvenlik modellerinde, saldırgan içeri bir kez sızdığında diğer sistemleri keşfedebilir ve daha değerli hedeflere ulaşmaya çalışabilir. Bu durum “pivot etme” veya “atlama tahtası” olarak adlandırılır ve saldırganların güvenlik kontrollerini atlatarak hedeflerine ulaşmasında kilit aşamadır.

Mikrosegmentasyon sayesinde, her uygulama kendi güvenlik duvarı arkasındadır. Yani saldırganın sunucuya erişmesi durumunda, o sunucudan başka bir sunucuya geçiş yapmasının sadece açıkça izin verilen kurallar dahilinde mümkün olması demektir. İzin verilmeyen tüm trafik, anında engellenir. Böylece ihlal meydana gelse bile, saldırganın yayılma yeteneği ciddi şekilde kısıtlanır. Kısıtlama saldırganın tespit edilme olasılığını artırır ve nihayetinde saldırının etkisini önemli ölçüde azaltır. Her iş yüküne özel güvenlik politikaları uygulayarak, potansiyel saldırı yüzeyini radikal şekilde daraltabilirsiniz.

Günümüz iş dünyasında, GDPR (Genel Veri Koruma Yönetmeliği), HIPAA (Sağlık Sigortası Taşınabilirlik ve Sorumluluk Yasası), PCI DSS (Ödeme Kartı Sektörü Veri Güvenliği Standardı) gibi veri koruma düzenlemelerine uyum sağlamak zorunluluktur. Mikrosegmentasyon, her uygulamanın iletişimini son derece ayrıntılı şekilde kontrol etme yeteneği verir. Hangi verinin kim tarafından, hangi uygulama tarafından ne zaman erişildiği gibi bilgilerin çok daha kolay şekilde kayıt altına alınmasını sağlar. Örneğin PCI DSS uyumluluğu için, ödeme sistemleri ile ilgili tüm iş yüklerinin diğer sistemlerden tamamen izole edebilirsiniz. Mikrosegmentasyon, izolasyonu yazılım tanımlı politikalarla kolayca uygulayarak uyumluluk süreçlerini hızlandırır; denetimler sırasında gerekli kanıtları sunmayı basitleştirir. Bu sayede iç denetim ve risk yönetimi süreçlerinizi de güçlendirebilirsiniz.

Siber saldırı durumunda en önemli faktörlerden biri, tehdidin ne kadar hızlı tespit edilip etkisiz hale getirildiğidir. Her uygulamanın normal iletişim kalıpları mikrosegmentasyon politikaları tarafından belirlendiği için, kalıpların dışındaki anormal trafik hemen dikkat çeker. Örneğin bir web sunucusunun beklenmedik şekilde finansal veri tabanıyla iletişim kurmaya çalışması, mikrosegmentasyon sayesinde anında tespit edilebilir. Güvenlik ekiplerine potansiyel ihlal hakkında erken uyarı verir. Saldırganın hareket alanı kısıtlandığı için, güvenlik ekipleriniz tehdidin yayılmasını engellemeye odaklanabilir. Etkilenen alanı izole ederek müdahale süresini (Mean Time To Respond – MTTR) kısaltabilir. Hem operasyonel maliyetleri düşürür hem de potansiyel hasarı minimize eder.

Siber saldırılar, kuruluşların operasyonel sürekliliğini ciddi şekilde tehdit edebilir. Fidye yazılımı saldırısı veya hizmet dışı bırakma (DoS) saldırısı, tüm kritik sistemlerin durmasına neden olabilir. Mikrosegmentasyon, teknik arızanın etkisini belirli uygulamalar ile sınırlayarak iş sürekliliğini artırır. Örneğin bir CRM uygulamasında yaşanan zafiyet, mikrosegmentasyon sayesinde kurumsal e-posta sistemlerinin veya muhasebe yazılımlarının çalışmasını engellemez. Kuruluşların olası kesintilere karşı daha dirençli olmasını sağlar; kriz anlarında kritik iş fonksiyonlarının devamlılığını garanti altına alır. Bu da şirketin itibarını ve finansal sağlığını korumaya yardımcı olur.

Mikrosegmentasyon Nasıl Çalışır? Temel Bileşenler ve Süreçler 

Bir ağda mikrosegmentasyon uygulamak, özetle şu dört temel adımı içerir: Görünürlük, politika oluşturma, uygulama ve denetim.

Görünürlük

İlk aşamada ağınızdaki tüm iş yüklerinin (sunucular, sanal makineler, uygulamalar, veri tabanları vb.) ve bu iş yükleri arasındaki tüm trafiğin detaylı envanteri çıkarılır. Hangi uygulama hangi sunucuda çalışıyor? Hangi portları kullanıyor? Hangi veri tabanlarına bağlanıyor? Kimler hangi uygulamalara erişiyor? Bu soruların cevaplarını bilmek zorundasınız.

Görünürlük araçları ağ trafiğini analiz ederek, iş yükleri arasındaki bağımlılıkları otomatik olarak haritalandırır. Eğer nelerin birbirine bağımlı olduğunu ve hangi yollarla konuştuklarını bilmezseniz, etkili güvenlik politikaları oluşturmamız imkansızdır.

Politika Oluşturma

Bu aşamada ilk adımda elde ettiğimiz görünürlük verilerini kullanarak, her iş yükü adına özel güvenlik kuralları tasarlarsınız. Mikrosegmentasyonun temelinde yatan varsayılan olarak reddet prensibi burada devreye girer. Bu prensip der ki: “Aksi belirtilmedikçe, hiçbir iletişime izin verme.” Sadece açıkça izin verilen, yani iş yüklerinin düzgün çalışması için kesinlikle gerekli olan iletişim yolları açılır. Politikalar aşağıdaki parametreleri kullanarak tanımlanır:

  • İş Yükü Kimliği: Uygulamanın adı, etiketi, IP adresi, işletim sistemi.
  • Protokol ve Port: Hangi iletişim protokollerinin ve portların kullanılmasına izin verildiği.
  • Uygulama Düzeyi: Belirli bir uygulamanın (örneğin, Active Directory, SQL Server) kimliği üzerinden kural tanımlama.
  • Kullanıcı Kimliği: Belirli kullanıcıların veya kullanıcı gruplarının erişim yetkileri.

Örneğin bir web sunucusunun sadece HTTPS portu üzerinden gelen dış trafiğe ve sadece belirli veri tabanı sunucusuyla iletişime izin vermesi gibi kurallar tanımlayabiliriz. Bunun dışındaki tüm iletişim girişimleri otomatik olarak engellenir.

Uygulama

Uygulama (enforcement) aşaması, oluşturduğunuz güvenlik politikalarını ağınızda gerçek zamanlı olarak hayata geçirmektir. Mikrosegmentasyonun uygulama mekanizmaları çeşitlilik gösterebilir:

  • Ajan Tabanlı Uygulama: Bu yöntemde, her sunucu üzerine küçük yazılım ajanı (agent) yüklenir. Ajanlar, işletim sistemi düzeyinde veya hipervizör katmanında çalışarak gelen ve giden trafiği izler ve uygulanan politikaları gerçek zamanlı olarak uygular. Tıpkı her odanın kapısına ayrı bir akıllı kilit sistemi takmak gibidir. Ajanlar politika değişikliklerini anında algılayabilir ve hızlıca uygulayabilir, bu da yüksek esneklik sağlar.
  • Ağ veya Hipervizör Tabanlı Uygulama: Bazı durumlarda, ajan kullanımı mümkün olmayabilir veya istenmeyebilir. Politikalar ağ donanımları SDN çözümleri veya sanallaştırma platformu üzerinden uygulanır. Apartman katları arasına güvenlik duvarları örmek gibi düşünülebilir; katın geneline yönelik güvenlik sağlar. Bulut ortamlarında ise ağ erişim kontrol listeleri (ACL’ler) görevi üstlenir.
  • Karma Yaklaşımlar: Çoğu koşulda kuruluşlar, en iyi korumayı sağlamak için hem ajan tabanlı hem de ajansız uygulama yöntemlerini bir arada kullanır. Örneğin kritik sunucularda ajanlar kullanılırken, daha az kritik iş yükleri için ağ tabanlı kontroller tercih edilebilir.

Uygulama, mikrosegmentasyonun “güvenlik duvarlarını” tam da ihtiyaç duyulduğu yere, yani iş yükünün yanına getirme gücünü temsil eder.

İzleme ve Denetim 

Uygulanan güvenlik politikalarının etkinliğini sürekli olarak izlemek, kritik adımdır. Trafik akışlarının gerçek zamanlı olarak analiz edilmesini, politikaların doğru uygulanıp uygulanmadığının kontrol edilmesini içerir. Bu aşamada aşağıdaki araçlar kullanılır:

  • Politika ihlalleri, engellenen bağlantılar ve diğer güvenlik olayları hakkında detaylı günlükler tutulur. Toplanan veriler günlükler güvenlik bilgi ve olay yönetimi (SIEM) sistemlerine aktarılır.
  • Şüpheli trafik tespit edildiğinde, güvenlik ekiplerine anında uyarılar gönderilir.
  • Düzenleyici uyumluluk gereksinimleri için gerekli olan raporlar otomatik olarak oluşturulur. Raporlar, kimin nereye, ne zaman ve nasıl eriştiğini gösterir.

Sürekli izleme ve denetim döngüsü, politikaların değişen iş ihtiyaçlarına göre ayarlanmasına olanak tanır. Saldırganların sistemdeki zayıflıkları bulmaya çalıştığı durumların anında fark edilmesini sağlar.

Mikrosegmentasyon ile Sıfır Güven (Zero Trust) Modeli Arasındaki İlişki 

Geleneksel ağ güvenliği, “kale hendek” yaklaşımına dayanıyordu: Dışarıdan gelen her şey düşman, içeri giren her şey ise güvenilirdi. Ancak son yıllarda yaşanan büyük veri ihlalleri, bu “içeriye güvenme” varsayımının ne kadar tehlikeli olduğunu acı şekilde ortaya koydu. İçeriden gelen tehditler, tedarik zinciri saldırıları veya kimlik avı yoluyla sızan saldırganlar, bu modelde büyük boşluk buldular.

Bu noktada Sıfır Güven felsefesi devreye girdi. John Kindervag tarafından Gartner’da ortaya atılan model, “Asla güvenme, her zaman doğrula” (Never Trust, Always Verify) prensibine dayanır. Ağ içindeki veya dışındaki hiçbir kullanıcıya, cihaza veya uygulamaya varsayılan olarak güvenilmemesi gerektiği anlamına gelir. Her erişim isteği, kim olursa olsun ve nereden gelirse gelsin, sürekli olarak doğrulanmalı, yetkilendirilmeli ve en az ayrıcalık prensibiyle yönetilmelidir.

Peki, bu “her zaman doğrula” felsefesi ağ ortamında nasıl hayata geçirilir? İşte burada mikrosegmentasyon devreye girer. Mikrosegmentasyon, Sıfır Güven mimarisinin ağ seviyesindeki temel uygulama mekanizmasıdır. Sıfır Güven’in mantığını en küçük birimlere, yani her uygulama bileşenine kadar indirgeyerek, ağ trafiği üzerinde felsefeyi fiziksel olarak uygular.

Sıfır Güven, erişim kararlarını alırken sadece IP adreslerine değil, aynı zamanda kullanıcı kimliği, cihazın durumu, uygulamanın rolü ve bağlam gibi çeşitli faktörlere dayanır. Mikrosegmentasyon, elde edilen kimlik bilgilerini güvenlik politikalarının bir parçası olarak kullanarak, daha adaptif erişim kontrolleri sağlamanıza olanak tanır. Örneğin,sadece belirli bir departmandaki kullanıcıların belirli uygulamalardaki kritik verilere erişimini kısıtlayabilirsiniz.

Kurumlar Mikrosegmentasyonu Neden Uygulamalı? 

Dışarıdan gelen siber saldırılar giderek daha sofistike hale geliyor. Ancak tehlike sadece dışarıdan gelmiyor; dikkatsiz çalışanlar gibi iç tehditler de ağın içinde büyük hasar verebilir. Geleneksel güvenlik duvarları, ağın dış sınırını korumada etkili olsa da, bir kez içeri sızan saldırganın içeride yatay hareket etmesini durdurmada yetersiz kalır. Mikrosegmentasyon, içerideki yatay hareketi en aza indirerek bu riski ortadan kaldırır. Özellikle fidye yazılımı saldırılarında kritik önem taşır; çünkü fidye yazılımları genellikle ağ içinde hızla yayılarak tüm sistemleri kilitlemeyi hedefler. Mikrosegmentasyon, bu yayılımı durduran en güçlü silahlardan biridir.

Günümüzde çoğu kurum, altyapısının bir kısmını veya tamamını bulut ortamlarına taşıyor. Bulut bilişim, esneklik sunsa da, geleneksel ağ güvenlik modellerinin bulut ortamlarında tam olarak uygulanamaması nedeniyle yeni güvenlik zorlukları yaratır. Bulut ortamları çoğu şartlar altında dinamiktir; sanal makineler hızla kurulup kaldırılır, IP adresleri sürekli değişebilir. Mikrosegmentasyon, bulut ortamlarının doğal yapısına çok daha uygun güvenlik yaklaşımı sunar. Fiziksel konumdan bağımsız olarak, her bir iş yükünü izole eder; ona özel güvenlik politikaları uygular. 

Mikrosegmentasyon, yazılım tanımlı politikaları sayesinde CI/CD gibi çevik ortamlarla mükemmel uyum içindedir. Yeni mikroservis dağıtıldığında, güvenlik politikaları otomatik olarak uygulanabilir. Otomasyon, güvenlik ekiplerinin her yeni dağıtım için manuel güvenlik duvarı kuralları yazma yükünü azaltır, böylece geliştirme süreçlerini yavaşlatmaz. 

Mikrosegmentasyon Uygulamak İçin Hangi Teknolojiler Kullanılır? 

Tıpkı akıllı evde ışık, güvenlik ve ısıtma sistemlerinin yazılımla merkezi şekilde kontrol edilmesi gibi, mikrosegmentasyon da farklı teknolojik altyapıları bir araya getirerek karmaşık ağları yönetilebilir kılar. Sistemin kalbinde, politikaların “nerede” ve “nasıl” uygulandığına dair stratejik bir yaklaşım yatar. SDN (Software-Defined Networking) gibi çözümler, ağı fiziksel donanımdan ayırarak yazılım üzerinden yönetmenizi sağlar. Böylece ağ üzerindeki veri trafiğini yazılım tabanlı olarak şekillendirip yönlendirebilirsiniz. Sanallaştırma teknolojileri ise ağı katmanlara bölerek her bölümü ayrı güvenlik kurallarıyla çevrelemenize olanak tanır.

AWS veya Azure gibi hizmetlerdeki güvenlik grupları, kaynaklar arası trafiği belirli kurallarla sınırlar. Konteyner ortamlarında ise Kubernetes gibi sistemlerle entegre olan güvenlik platformları, uygulamalar arasında izole trafik akışı oluşturur. Daha karmaşık yapılarda ise mikrosegmentasyon için özel olarak geliştirilmiş platformlar devreye girer.

Mikrosegmentasyonun Kurumlara Sağladığı Performans ve Maliyet Avantajları

Mikrosegmentasyon, kaynak kullanımını optimize ederek performansı da doğrudan etkiler. Sistem ağ içi trafiğin daha kontrollü olmasını sağlar. Böylece sistemler arası gereksiz veri akışı azaltılır, uygulamaların yanıt süreleri kısalır.

Maliyet açısından bakıldığında ise mikrosegmentasyon, uzun vadeli yatırımın karşılığını fazlasıyla verir. Fiziksel güvenlik donanımlarının yoğun kullanımına gerek kalmadan, sanal ortamda yazılım tabanlı çözümlerle güçlü savunma hattı oluşturabilirsiniz. Ek olarak siber saldırıların yol açabileceği maddi kayıpların önüne geçilmesi de en büyük kazançlardan biridir. Özellikle fidye yazılımlarına karşı, saldırganların yatay hareket kabiliyetini engelleyerek sadece bir noktada durdurulmalarını sağlamak, milyonlarca liralık olası zararın önüne geçebilir.

Mikrosegmentasyonun diğer avantajı da operasyonel verimliliği artırmasıdır. Politikaların merkezi olarak tanımlanıp uygulanabilmesi, BT ekiplerinin karmaşık ağ yapıları üzerinde daha hızlı aksiyon almasına imkan tanır. Mevzuatlara uygunluk konusunda da mikrosegmentasyon ciddi kolaylık sağlar. Hassas veriler içeren sistemlerin ayrı segmentlerde tutulması, düzenleyici kurumların güvenlik standartlarını karşılamayı kolaylaştırır. Bu sayede hem iç denetimlerde hem de dış denetimlerde daha kontrol edilebilir yapı elde edilir.

Kurumunuzun dijital altyapısını hem güvenli hem de performanslı hale getirmek istiyorsanız, mikrosegmentasyonu destekleyen kapsamlı çözümlerle yola çıkmalısınız. Berqnet’in SASE çözümü ve gelişmiş ZTNA teknolojileri, mikrosegmentasyonun sağladığı avantajları çok daha erişilebilir kılar. Ağınızı merkezden uca kadar koruma altına almak, iş sürekliliğinizi güvenceye almak ve maliyetlerinizi kontrol altında tutmak için Berqnet çözümlerini şimdi keşfedin.

Kaynakça

  1. SolarWinds hack explained: Everything you need to know 
  2. Target Cyber Attack: A Columbia University Case Study – PDF
  3. Microsegmentation Explained
  4. Build a Secure Network Using Segmentation and Micro-segmentation Techniques

Size En Uygun Berqnet Çözümüyle Tanışın

Berqnet Firewall ve SASE Platformu

Teklif Al
İş Ortağı Olun

Size En Uygun Berqnet Çözümüyle Tanışın

Berqnet Firewall ve SASE Platformu

Teklif Al
İş Ortağı Olun