C-Level İçin Siber Güvenlik Stratejisi Hazırlama Rehberi

Siber güvenlik yalnızca bilgi işlem departmanının ilgi alanı olmaktan çıktı. Doğrudan yönetim kademesini ilgilendiren, stratejik düzeyde ele alınması gereken bir konu haline geldi. Geldiğimiz noktada siber güvenlik şirketinizin hayatta kalma, büyüme ve itibarını koruma stratejisinin temel taşlarından biri haline geldi.
Artık teknik kararlar ile yönetim kararları arasındaki sınır giderek siliniyor. C-Level pozisyonunda görev alıyorsanız siber güvenlik stratejilerini şekillendirmede önemli rollere sahipsiniz. Aldığınız kararlar, BT altyapısına ek olarak şirketin bütününü etkileyen sonuçlar doğuruyor. Bu nedenle yönetim kurulu siber risk farkındalığının oluşması şarttır. Yazının devamında, üst düzey yöneticilerin siber güvenliği nasıl kurum önceliği haline getirebileceğini adım adım bulabilirsiniz.


C-Level Yöneticiler için Siber Güvenlik Neden Stratejik Bir Önceliktir?
Siber güvenlik çoğu zaman bir maliyet kalemi olarak algılansa da, aslında risk yönetimi aracıdır. C-Level düzeyinin konuyu stratejik öncelik olarak görmesi, kurumunuzun sürdürülebilirliğini sağlamasına yardımcı olur. Çünkü siber saldırının etkileri, basit bir veri kaybından çok daha öteye gidebilir. Örneğin WannaCry saldırısı gibi global çapta yaşanan olaylar, şirketlerde ciddi operasyonel aksaklıklara, finansal kayıplara ve itibar zedelenmelerine yol açtı.
WannaCry virüsü, Mayıs 2017’de dünya genelinde yüz binlerce bilgisayarı etkileyen, Microsoft Windows’taki bir güvenlik açığını kullanarak hızla yayılan ve dosyaları şifreleyerek fidye talep eden büyük bir siber saldırıydı. Bu olay, siber güvenlik güncellemelerinin ve yedeklemenin önemini acı bir şekilde gösterdi.
Benzer olayın şirketinizin başına gelmesi durumunda müşteri güveninin sarsılması, piyasa değeri kaybı gibi sonuçlar, herhangi bir siber güvenlik yatırımının çok üzerinde maliyetler doğurabilir. Dolayısıyla siber güvenliği ticari risk olarak ele almanız, potansiyel kayıpları minimize etme açısından kritiktir. Riskleri doğru analiz edip önleyici adımları zamanında attığınızda, olası bir saldırının yaratabileceği maddi ve manevi zararları büyük ölçüde engelleyebilirsiniz. Fikri mülkiyeti muhafaza etmek gibi temel iş hedeflerinize ulaşmak için siber güvenlik, artık vazgeçilmez bir stratejik partnerdir.
CEO, CIO ve CISO Rollerinin Siber Güvenlikteki Sorumlulukları
Siber güvenlik, kurumun tüm katmanlarını kapsayan bir sorumluluk alanıdır. Özellikle C-Level yöneticiler arasında bu sorumlulukların net şekilde tanımlanması başarılı siber güvenlik programının temelini oluşturur. Roller ve sahip oldukları sorumluluklar aşağıdaki gibi sıralanır:
- CEO: Şirketin genel stratejik yönünü belirleyen CEO’nun, siber güvenliği kurumsal öncelikler arasında konumlandırması gerekir. CEO için siber güvenlik önerileri arasında bütçe tahsisi konusu ön plana çıkar. Organizasyon kültürü oluşturma ve güvenlik farkındalığı gibi konularda doğrudan inisiyatif almanız büyük önem taşır. Ayrıca yönetim kurulunuzla risklerle ilgili şeffaf iletişim yürütmeniz beklenir.
- CIO: CIO olarak göreviniz teknolojik altyapının güvenliğini sağlamaktır. Altyapının güncel olmasını sağlarken, sistemlerin tehditlere karşı korunmasını da planlamalısınız. Siber güvenlik politikalarının teknik uygulamalarla entegre edilmesi bu noktada sizin sorumluluğunuzdadır. CEO ile iletişiminiz güçlü olmalı, alınan riskler, ihtiyaç duyulan kaynaklar ve önleyici tedbirler konusunda net bir dil kullanılmalıdır.
- CISO: CISO strateji planlama noktasında görev aldığı için, kurumsal siber güvenlik stratejisi oluşturmak adına sürekli iyileştirmeler bulmalıdır. Politikaların yazılması, çalışanlara eğitim verilmesi, güvenlik testlerinin yapılması ve olası olaylara hazırlıklı olunması gibi pek çok görevi içerir. Siz bu roldeyseniz, hem teknik ekiplerle hem de üst yönetimle etkili iletişim kurarak köprü görevi üstlenmeniz gerekir.
Siber Tehditlere Karşı Kurumsal Hazırlık Nasıl Sağlanır?
Siber tehditlerin sürekli evrildiği bir dünyada, kurumunuzun bu tehditlere karşı hazırlıklı olması, reaktif olmak yerine proaktif bir duruş sergilemesiyle mümkündür. Hazırlıklı olmak teknik yeterliliğin yanı sıra insan faktörünü de kapsar. Aşağıdaki temel adımları takip ederek siber güvenlik planınızı oluşturabilirsiniz:
- Kurumsal hazırlığın temel adımı, varlıklarınızı tanımlamak ve bunlara yönelik potansiyel tehditleri analiz etmektir. Hangi sistemleriniz kritik? Hangi veriler saldırıya açık? Soruların yanıtlarını netleştirdiğinizde, güvenlik açıklarınızı önceden fark edebilir ve önceliklendirme yapabilirsiniz. Risk değerlendirmesini sadece bir defaya mahsus yapıp bırakmamalısınız, düzenli aralıklarla gerçekleştirmeyi ihmal etmemelisiniz.
- Antivirüs yazılımları veya güvenlik duvarları tek başına yeterli değildir. Çok katmanlı, entegre bir güvenlik altyapısı kurmanız gerekir. Uç nokta güvenliği, ağ segmentasyonu, veri şifreleme, erişim kontrolü gibi unsurlar bu yapının parçalarıdır. Ayrıca sıfır güven (Zero Trust) yaklaşımını benimseyerek, her erişim talebini teyit eden bir güvenlik politikası uygulayabilirsiniz.
- Teknoloji kadar insan da bir güvenlik açığı olabilir. Bu nedenle çalışanlarınıza düzenli olarak sosyal mühendislik saldırıları, kimlik avı e-postaları ve güvenli parola kullanımı gibi konularda eğitimler vermelisiniz. Gerçekçi simülasyonlarla farkındalık seviyesini ölçebilir ve artırabilirsiniz.
- Tehditler sürekli değişiyor. Bu yüzden sistemlerinizi 7/24 izlemeli ve yetkilendirilmiş yamaları düzenli olarak uygulamalısınız. Güncel olmayan sistemler, saldırganlar için açık bir kapıdır. Ayrıca olay kayıtlarını analiz ederek anormal davranışları erken tespit edebilirsiniz.
Yönetim Kurulu Düzeyinde Siber Güvenlik Farkındalığı Nasıl Artırılır?
Yönetim kurulu üyeleri, kurumun stratejik yönünü belirlerken; finansal risklerden itibara, operasyonel süreklilikten büyüme planlarına kadar her noktada söz sahibidir. Ancak siber güvenlik birçok yönetim kurulu gündeminde hâlâ teknik bir detay olarak kalır ve gerekli önceliği göremez. Oysa ki dijital çağda siber tehditler kurumsal risklerin başında yer alır, yönetim kurulu üyelerinin bu konuda bilinçli kararlar alabilmesi kritik önem taşır.
Yönetim kurulu toplantılarında siber güvenlik sadece yılda bir kez sunum yapılan alelade başlık olmamalıdır. Siber risklerin düzenli olarak raporlandığı, olası tehditlerin değerlendirilip stratejik aksiyonların konuşulduğu bir yapı kurulması gerekir. Bu sayede yönetim kurulu üyeleri, güvenlik konularına yabancı kalmaz ve alınan kararlarda daha sorumlu davranabilir.
CISO’lar veya CIO’lar olarak, teknik terimlerle dolu sunumlar hazırlamak yerine, riskleri iş sonuçlarıyla ilişkilendirerek aktarabilirsiniz. Örneğin “açık portlar nedeniyle %40 veri sızıntısı riski var” demek yerine, “müşteri verilerinde oluşabilecek bir sızıntı durumunda şirketin yıllık gelirinin %15’ini kaybetme riski taşıyoruz” şeklinde ifade etmek, yönetim kurulu üyelerinin konuyu daha net kavramasını sağlar.
Yönetim kurulu düzeyinde farkındalığı artırmanın etkili yollarından biri, benzer sektörde yaşanmış vakaları gündeme taşımaktır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük üç tüketici kredi raporlama ajansından biri olan Equifax, 2017 yılında büyük bir siber saldırıya uğradığını duyurdu. Saldırıda 147 milyondan fazla ABD’li tüketicinin sosyal güvenlik numaraları, doğum tarihleri, adresleri, ehliyet bilgileri ve bazı kredi kartı bilgileri gibi son derece hassas kişisel verileri ele geçirildi. İhlalin duyurulmasının ardından Equifax’ın hisse senedi değeri %30’dan fazla düşüş gösterdi. Şirketin piyasa değeri milyarlarca dolar azaldı. Bu tür örnekler, siber risklerin soyut olmadığını, doğrudan finansal ve itibari etkileri olabileceğini gözler önüne serer.
Siber farkındalık eğitimleri sadece çalışanlara değil, yönetim kuruluna da özel olarak tasarlanmalıdır. Yönetim kurulu üyelerine yönelik düzenlenecek kısa ama etkili eğitimlerle, onların güvenlik konularında temel bilgileri edinmesi ve olay anında nasıl pozisyon alacaklarını bilmesi sağlanabilir. Ayrıca yılda en az bir kez yapılacak simülasyonlarla yönetim kurulu da tatbikata dâhil edilebilir.
Yönetim kurulu üyelerine, siber güvenliğe yapılan harcamaların aslında birer maliyet değil, risk azaltma yatırımı olduğu anlatılmalıdır. Güvenlik önleminin, potansiyel bir kriz anında milyonlarca liralık kaybı önleyebileceği örneklerle ifade edilmelidir. Bu bakış açısı yerleştirildiğinde güvenlik bütçeleri daha rahat onaylanır, kurumsal direnç artar.
C-Level Karar Vericiler için Olay Müdahale ve Kriz Yönetimi Planları
Siber saldırıların artık bir “olursa” değil, “ne zaman olacağı” meselesi haline geldiği günümüzde, C-Level yöneticilerin olay anına dair kriz senaryolarıyla da hazır olması gerekir. Olay müdahale planı olmayan bir kurum, saldırıya uğradığında kaotik süreçlerin içine sürüklenebilir. Bu noktada liderliğiniz, hem teknik ekibe yön verme hem de kamuoyunu doğru yönetme açısından hayati önem taşır.
IRP yani olay müdahale planı, tehdit tespitinden analiz süreçlerine kadar tüm aşamaları adım adım tarif eden, net sorumluluk dağılımı içeren yol haritasıdır. Burada önemli olan, sadece IT ekibinin değil hukuk, iletişim, insan kaynakları gibi birimlerin de bu plana entegre edilmesidir. C-Level düzeyde yöneticiler olarak planın hem hazırlanmasına hem de güncellenmesine öncülük ederek kurum genelinde sahiplenilmesini sağlayabilirsiniz.
Süreç içinde sorumluluk dağılımı nasıl olacak? CEO basına açıklama yapacak mı? Hukuk birimi ne zaman devreye girecek? Teknik ekipten kim sorumlu olacak? Bu sorulara daha saldırı gerçekleşmeden önce net yanıtlarınızın olması gerekir. Kriz yönetim ekibi sadece teknik müdahale değil itibar yönetimi, yasal bildirimler ve iç iletişim gibi konuları da kapsamalıdır. Kâğıt üzerindeki bir kriz planı, pratiğe dökülmedikçe yeterli değildir. Yılda en az bir kez gerçekleştireceğiniz siber olay tatbikatlarıyla hem teknik ekipleri hem üst yönetimi senaryolara hazırlayabilirsiniz.
Bir saldırı yaşandığında en büyük zararı veri kaybı değil, itibar sarsılması yaratabilir. Bu yüzden kriz iletişim planınız da hazır olmalı. Basına yapılacak açıklamalar, sosyal medyada yapılacak paylaşımlar ,müşterilere gönderilecek bilgilendirme metinleri ve düzenleyici kurumlara yapılacak resmi bildirimler önceden hazırlanmalı. CEO olarak bu süreçte kurumun güven veren yüzü olmalısınız.
Olay sonlandığında süreç kapanmaz. Tüm adımlar detaylıca analiz edilmeli, “ne işe yaradı, ne aksadı” sorularına dürüst yanıtlar verilmelidir. Değerlendirme sonucunda hem teknik altyapı hem prosedürler gözden geçirilerek plan sürekli güncellenmelidir. Liderler olarak bu süreci bir hesaplaşma değil, dayanıklılığı artırma süreci olarak yönetmelisiniz.
Siber Güvenlik Stratejilerinin Yasal ve Düzenleyici Uyum Boyutu
Günümüz dünyasında siber güvenlik stratejisi geliştirirken, sadece teknik önlemleri düşünmek yeterli değildir. Yasal uyumluluk, işinizin önemli bir parçası haline gelmiştir ve bu konuda sizlerin de bilinçli olması gerekir. KVKK, GDPR gibi ulusal ve uluslararası düzenlemeler, kurumların veri koruma konusundaki yükümlülüklerini belirler.
Telekomünikasyon ve internet servis sağlayıcıları başta olmak üzere birçok sektörde faaliyet gösteren kurumlar, BTK’nın siber güvenlik yükümlülüklerine tabidir. Şirketinizin iş ortaklarına ait kişisel verileri nasıl işlediği ise KVKK kapsamında denetlenir. Olası veri ihlalinde, 72 saat içinde Kişisel Verileri Koruma Kurumu’na bildirim yapılması zorunludur.
Düzenlemelere uyum sağlamak, müşteri güvenini artırır ve kurumunuzun itibarını güçlendirir. Uyumsuzluk durumunda yaşanacak finansal cezalar, herhangi bir siber güvenlik yatırımının çok üzerinde maliyetler doğurabilir. Siber güvenlik stratejiniz, bu yasal çerçevelere tam uyumlu olmalıdır. Aşağıdaki adımları takip ederek gerekli adımları atabilirsiniz:
- Yasal Danışmanlık: Hukuk ekibinizle veya dış hukuk danışmanlarıyla düzenli olarak çalışarak, kurumunuzun tabi olduğu tüm gereklilikleri anlamalısınız.
- Uyum Denetimleri: Düzenli olarak bağımsız denetimler yaparak, kurumunuzun bu düzenlemelere uyumunu kontrol ettirmelisiniz. Yapılan denetimler, eksiklikleri tespit etmenize ve gidermenize yardımcı olur.
- Veri Koruma Politikaları: Veri toplama, işleme, depolama ve imha süreçlerinizi bu düzenlemelere uygun hale getiren net politikalar oluşturmalısınız.
- Eğitimler: Tüm çalışanların, özellikle kişisel verilerle ilgili çalışanların, yasal düzenlemeler hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamak için düzenli eğitimler düzenlemelisiniz.
Tedarikçi ve İş Ortağı Risklerini Yöneten Siber Güvenlik Stratejileri
Siber güvenlik zinciri, en zayıf halkası kadar güçlüdür. Ve bu halkalar bazen dışarıdan gelir. Kurumunuzun iç ağlarını ve sistemlerini ne kadar iyi korursanız koruyun, üçüncü taraflarla olan bağlantılarınız ciddi güvenlik açıklarına neden olabilir. Bu nedenle tedarikçiler, taşeronlar ve iş ortakları üzerinden gelebilecek siber tehditler için özel stratejiler geliştirmeniz şarttır.
Yeni bir tedarikçi veya iş ortağıyla anlaşmadan önce, onların siber güvenlik duruşlarını detaylı şekilde değerlendirmelisiniz. Güvenlik sertifikalarını kontrol etmek, güvenlik politikalarını incelemek, penetrasyon test sonuçlarını istemek ve hatta yerinde denetimler yapmak gibi taleplerde bulunabilirsiniz. Gerekirse ISO/IEC 27001, SOC 2 gibi uluslararası güvenlik sertifikalarını şart koşabilirsiniz.
Tedarikçilerinizin sistemlerine ne kadar erişiminiz var, onlar sizin ağınıza ne kadar erişiyor? Kullandığınız CRM, bulut hizmetleri ya da lojistik yazılımları hangi güvenlik protokollerini uyguluyor? Soruların net yanıtlarını almak için tedarikçi risk değerlendirme süreci oluşturmalısınız. İşbu değerlendirme, mevcut iş ortaklıklarında da düzenli aralıklarla yapılmalıdır.
Her iş ortağınız her verinize ulaşmak zorunda değildir. Minimum erişim ilkesi (least privilege principle) çerçevesinde, her tedarikçiye sadece ihtiyacı olan veriye ve sisteme erişim hakkı tanımalısınız. Ayrıca erişimlerin düzenli olarak gözden geçirilmesi, yetkisi olmayan bir kullanıcının sistemde unutulmasını engeller.
İş ortağı sözleşmelerine, siber güvenlik yükümlülüklerini, veri koruma standartlarını net şekilde belirten maddeler eklemelisiniz. Olası veri ihlali durumunda tarafların sorumlulukları ve iletişim süreçleri açıkça belirtilmelidir.
Bir tedarikçi aracılığıyla yaşanan bir siber saldırı, sizin itibarınızı ve finansal durumunuzu da doğrudan etkileyebilir. Örneğin 2013’teki Target saldırısı, bir HVAC (ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme) tedarikçisi üzerinden gerçekleşmiş ve milyonlarca müşterinin verilerinin çalınmasına yol açmıştı. Bu durum, üçüncü taraf risklerinin ne kadar ciddi olabileceğini açıkça ortaya koydu. Bu nedenle tedarikçi risklerini ciddiye alarak, proaktif yönetim stratejisi benimsemelisiniz.
C-Level Katılımıyla Oluşturulan Güvenlik Politikalarının Kuruma Etkisi
Siber güvenlik politikaları yalnızca teknik ekiplerin hazırladığı, dosya klasörlerinde unutulan belgeler olmamalıdır. Bu politikaların etkili ve sürdürülebilir hale gelmesinde en büyük rol size, yani C-Level yöneticilere düşer. Çünkü kurum kültürünü şekillendiren, stratejik öncelikleri belirleyen ve organizasyonel farkındalık düzeyini yükselten kararlar doğrudan sizin katkınızla gelişir. Politikalara olan bağlılığınız, tüm kuruma mesaj gönderir: “Siber güvenlik bizim için ciddidir ve herkesin sorumluluğundadır.” C-Level katılımıyla oluşturulan güvenlik politikalarının kuruma etkisi, birkaç boyutta kendini gösterir:
- Sizlerin güvenlik politikalarına verdiği destek, siber güvenliğin sadece bir kural veya prosedür olmaktan çıkıp, kurum kültürünün ayrılmaz bir parçası haline gelmesini sağlar. Çalışanlar, üst yönetimden gelen bu sinyali alır ve güvenlik kurallarına daha ciddi yaklaşırlar.
- Üst yönetimin desteğiyle oluşturulan politikalar, çalışanlar tarafından daha kolay benimsenir. Yaptırımların ve ödüllendirmelerin şeffaf şekilde belirlenmesi, uyum oranını artırır.
- C-Level siber güvenlik eğitimine katılımıyla, siber güvenlik politikalarına uyum konusunda belirli sorumluluklar ve hesap verebilirlik mekanizmaları oluşturulabilir. Bu, her bir çalışanın ve departmanın kendi güvenlik rollerini daha ciddiye almasını sağlar.
- Güvenlik politikalarının belirlenmesi ve uygulanması, belirli teknolojik yatırımlar ve insan kaynağı gerektirebilir. Sizin bu sürece dahil olmanız, gerekli bütçelerin ayrılmasını kolaylaştırır ve siber güvenlik ekibinin yetkinliğini artırır.
- Güvenlik politikalarına uyumun sağlanması, olası veri ihlallerinin önüne geçerek kurumunuzun itibarını korur. Müşteriler ve iş ortakları, güçlü güvenlik politikalarına sahip bir kurumla çalışmayı tercih ederler.
C-Level yöneticiler olarak siber güvenliği stratejisinin en tepesinde yer almalı, tüm kurumun ayrılmaz bir parçası olarak görmelisiniz. Kurumunuzun siber güvenliğini sağlam temellere oturtmak ve geleceğe güvenle bakmak için doğru adımları atmak şarttır. Yolculukta yanınızda güçlü bir iş ortağına ihtiyacınız varsa, Berqnet’ten destek alabilirsiniz. Berqnet yeni nesil gelişmiş firewall ve SASE çözümleriyle iş sürekliliğinizi sağlamanıza yardımcı olacaktır. Potansiyel risklere karşı proaktif adımlar atmak için Berqnet’in siber güvenlik çözümlerini keşfedin.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Siber güvenlik stratejileri oluşturulurken, kurumun iş sürekliliği, itibarının korunması, yasal uyumluluk ve fikri mülkiyetin muhafazası gibi temel iş hedefleri göz önünde bulundurulmalıdır. Siber güvenliği sadece teknik bir maliyet kalemi olarak görmek yerine, bu iş hedeflerine ulaşmada kritik bir destekleyici olarak konumlandırmak, yönetim kurulunun konuya daha stratejik yaklaşmasını sağlar ve yatırımların geri dönüşünü (ROI) somutlaştırır.
CEO’lar, siber güvenlik konusunda uzmanlık ve tarafsızlık sağlamak amacıyla dışarıdan danışmanlık almayı düşünmelidir. Dış danışmanlar, kurum içi ekiplerin gözden kaçırabileceği zafiyetleri tespit edebilir, sektördeki en iyi uygulamalar hakkında bilgi sunabilir ve yönetim kuruluna bağımsız bir risk değerlendirmesi sağlayabilir. Bu, siber güvenlik stratejilerinin daha kapsamlı ve güncel olmasını sağlarken, şirketin güvenlik duruşuna dışarıdan objektif bir bakış açısı getirir.
Siber güvenlik kültürü, bir kurumun genel güvenlik stratejisine üst yönetimden başlayarak tüm çalışanlara yayılan sürekli bir eğitim ve farkındalık süreci ile entegre edilir. Bu, düzenli siber güvenlik eğitimleri, gerçekçi simülasyonlar (phishing testleri gibi), güvenlik politikalarının şeffaf iletişimi ve çalışanların güvenli davranışları ödüllendiren bir yapı kurmayı içerir. Güvenliğin sadece IT departmanının değil, herkesin sorumluluğunda olduğu bir anlayışın yerleşmesi, insan faktöründen kaynaklanan riskleri önemli ölçüde azaltır.