Yapay Zeka Nedir? Hangi Alanlarda Yapay Zeka Kullanılır?
Tahmin ediyoruz ki bu yazıya denk gelene kadar internet üzerinde yapay zeka hakkında yayınlanmış onlarca içerik okudunuz.
Birbirinden karmaşık tanımlamalar nedeni ile zihninizde yeni soru işaretleri oluşturdunuz. Bu yazıyı okumayı bitirdiğinizde; “Yapay zeka nedir?” sorusunun cevabını zihninizde net bir şekilde oturtacaksınız. “Yapay zeka hangi alanlarda kullanılır?” sorusuna örneklerle yanıt bulacak ve yapay zeka hakkında orta seviyede bilgi sahibi olacaksınız. Teknoloji ile yakından ilgili olmayan birinin bile tek bir okuyuşta anlayacağı, teknik terimlerden arındırılmış olarak kaleme alınan yazımıza başlıyoruz.
Yapay Zeka Nedir?
İngilizce “artificial intelligence” tanımlamasının dilimizdeki tercümesi olarak kullanılan yapay zeka terimi, teknoloji dünyasında ise “AI” şeklindeki bir kısaltma ile tabir edilir. En kısa açıklama ile “insan beyninin ve düşünme sisteminin kopya edilmesi” olarak tanımlanabilir. Tanımı biraz daha sade bir şekilde yapmak gerekirse; “bir bilgisayar programını insan gibi düşünebilecek hâle getirme” cümlesi kullanılabilir.
Yapay zeka teknolojisi son birkaç yıldır popülerleşmiş olsa da aslında bilgisayar teknolojisi kadar eskidir. İngiliz asıllı bilim insanı Alan Mathison Turing tarafından takvimler 1943 yılını işaret ederken ortaya atılan “Makineler düşünebilir mi?” sorusu, bugün geliştirilmeye çalışılan yapay zeka teknolojisinin temelini oluşturur. 1950-1951 yılları arasında Turing tarafından bilgisayar için geliştirilen satranç yazılımı, yapay zekanın bilinen ilk kullanım alanıdır. Kısacası yapay zeka zannedilenin aksine yeni bir teknoloji değildir.
Yapay zeka konusunda araştırmalar yapılırken sıklıkla “makine öğrenmesi” ve “derin öğrenme” gibi tanımlarla karşılaşılır. Bu tanımların isimlerinden dolayı yapay zeka ile ilişkisinin kurulması mümkün olsa da konuya yabancı olan birinin bu tanımları farklı teknolojiler zannetmesi olasıdır. Aslına bakarsanız yapay zeka asıl teknolojinin adıdır. İngilizcede “machine learning” olarak tanımlanan makine öğrenmesi ise yapay zekayı oluşturan unsurlardan biridir. Yine İngilizcede “deep learning” şeklinde ifade edilen ve dilimize “derin öğrenme” olarak tercüme edilebilen teknoloji ise makine öğrenmesinin unsurlarından biridir. Coğrafi bir örnekle pekiştirmek gerekirse; yapay zeka dünyadır, makine öğrenmesi dünyayı oluşturan ülkelerden biridir, derin öğrenme ise ülkeleri meydana getiren şehirleri temsil etmektedir. Derin öğrenme için “derin makine öğrenmesi” tanımı da kullanılmaktadır.
Tanımlarda daha fazla boğulmadan en anlaşılır biçimde “Yapay zeka neden üretildi?” ve “Yapay zeka nerelerde kullanılır?” sorularına yanıt arayalım.
Yapay Zekanın Kullanım Amacı ve Kullanım Alanları
Dünyanın en zeki varlığı olarak kabul edilen insanoğlu yerine neden bilgisayar programlarını zeki hale getirmek istenilir ki? Peki bir makine tıpkı bir insan gibi mantıklı kararlar verebilir mi? Yapay zeka gerçek zekaya karşı mücadele edebilir mi?
Yukarıdaki soruları cevaplamaya başlamadan önce University of California Davranış Bilimleri Akademisi tarafından yapılan zeka tanımını incelemek gerekir. Ünlü akademi, zekanın tanımını “bulunulan ortama ve duruma hızlı uyum sağlama becerisi” olarak yapmaktadır. Özetle, bahsi geçen üniversiteye göre; içinde bulunduğunuz duruma ne kadar çabuk adapte olur ve mevcut sorunlara karşı ne denli hızlı çözüm üretirseniz, o derece zekisinizdir.
Aslında yapay zekanın gereksinim haline gelmesi, tam da yukarıdaki tanımdan kaynaklanmaktadır. Zira insanoğlu aynı zamanda duygusal bir varlıktır ve bulunduğu duruma adapte olup sorunlara çözüm üretirken, bazı duygusal engellere takılabilir. Örneğin; bir yakınını kaybetmenin üzüntüsünü yaşayan bir insan, yaptığı işe adapte olmakta uzun süre sorunlar yaşayabilir. Bu da düşünme, karar verme, problem çözme ve çözümü uygulama süreçlerini olumsuz etkiler. Üstelik insanoğlu duygusal çöküntülere uğrama riski yüksek bir varlıktır. Halbuki duygusal yıpranma ihtimali olmayan bir makine ya da yazılım; fiziksel gerekliliklerin sağlanması halinde her türlü şart altında aynı performansta çalışabilir. Başka bir söylemle ifade etmek gerekirse; elektrik ile bağlantısı kesilmeyen bir bilgisayar, sürekli aynı verimlilikle iş görebilir.
Yapay zekayı ihtiyaç haline getiren bir başka neden ise kalifiye insan kaynaklarının yetersiz oluşudur. Öyle ki insanoğlunun bir alanda uzmanlaşması ve uzmanlığını yeni bir kişiye aktarması için uzun yıllar gereklidir. Halbuki bir makineyi veya yazılımı herhangi bir alanda uzmanlaştırabilirseniz seri üretim ile binlerce, hatta yüz binlerce kopyasını oluşturabilirsiniz. Örneğin; alanında uzmanlık almış bir tıp doktorunun yetişmesi için on yıldan fazla süre gerekmektedir fakat bir bilgisayar programını tıp doktoru haline getirebilirseniz dünya üzerindeki tüm sağlık kurumlarına eş zamanlı olarak ve ihtiyaç duyduğu kadar (hatta ihtiyacından daha fazla) dağıtım ve bilgi transferi yapabilirsiniz.
Kısacası yapay zeka teknolojisi, insan kaynaklarının yeteri kadar fazla olmaması ve olan kaynağın da istenilen verimde çalışmaması nedeni ile gereklidir. Peki yapay zeka insan zekasının yerini tutar mı? Dilerseniz şimdi de bu soruya yanıt vermeye çalışalım.
Yukarıdaki paragrafın son cümlesinde sorulan soruya cevap vermek için yapay zeka teknolojisinin fikir babası olarak kabul edilen Alan Mathison Turing’in adının verildiği bir testten bahsetmek gerekir. Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl düzenlenen “Loebner Ödülleri” isimli yarışmada uygulanan bu test, “Yapay zeka insan zekasının yerine geçebilir mi?” sorusunun en somut yanıtıdır. Yarışmacılar tarafından geliştirilen ve insan gibi sohbet etmeye programlanmış diyalog yazılımlarının denekler üzerinde denenmesine dayalı yarışmada; gerçek insanlar bir paravanın arka tarafına geçerek bilgisayar üzerinden sohbet etmektedir. Denekler karışık olarak gerçek insanlarla ve yazılımlarla sohbet ettirilir. Testin sonunda denekler, bazı yazılımlar için “gerçek insanla sohbet ettim” demektedir. Oldukça şaşırtıcı bir sonuç değil mi?
Elbette yukarıdaki testin sonucu sadece yapay zekanın önümüzdeki yıllarda ne kadar gelişebileceğini gösterme yolunda bir delildir. Günümüzde çeşitli alanlarda kullanılan yapay zeka teknolojisi, hala insanoğlunun denetimine muhtaçtır.
Gerçek Hayatta Yapay Zeka Nerelerde Kullanılıyor?
Halen geliştirilmekte olan ve dünya var oldukça geliştirilmeye devam edilecek olan yapay zeka teknolojisi, halihazırda birçok sektörde kullanılmaktadır fakat dürüst olmak gerekirse hayatın her alanında kullanılabilmek için yeterli seviyede değildir. Ancak siber güvenlik alanında geliştirilen yapay zeka teknolojisi ve makine öğrenmesi; var olan denemelerin en başarılısı olarak tanımlanabilir. Ayrıca derin öğrenmenin en stabil çalışan örnekleri de yine siber güvenlik alanında uygulanmaktadır.
Yazılım dünyasında “malware” olarak tabir edilen ve dilimize “zararlı yazılım” olarak çevrilen ve sıradan internet kullanıcıları arasında “virüs” adı ile haisimlendirilen yazılımlar; günümüzde yapay zeka uygulamaları ile saptanmaktadır. Eski teknolojide kullanılan antivirüs programları; bilgisayara girmeye çalışan bir yazılımın zararlı olup olmadığını saptamak için virüs veri tabanını kontrol ederdi. Yani sisteminize girmeye çalışan zararlı yazılım eğer o antivirüs programı tarafından bilinmiyor ise herhangi bir engele takılmadan sisteminize sızabilirdi. Daha somut bir örnekle açıklamamız gerekirse dokunmak istediğiniz sobanın sıcak olup olmadığını öğrenmeniz için daha evvel o sobaya birilerinin dokunarak tecrübe etmiş olması gerekirdi. 😊
Günümüzde yapay zeka teknolojisinden faydalanan siber güvenlik sistemleri ise zararlı yazılımları test etmek için tıpkı bir insanmış gibi mantık yürütmeye çalışmaktadır. Sisteminize kurmaya ya da indirmeye çalıştığınız bir dosyanın kullandığı bant genişliğini, sistemde nereye erişmeye çalıştığını, harcadığı kaynak miktarını ve daha birçok veriyi analiz ederek; söz konusu yazılımın güvenli olup olmadığı konusunda fikir yürütmeyi amaçlamaktadır. Yani sobanın sıcak olup olmadığını anlayabilmeniz için ona dokunmanıza gerek kalmamaktadır. Yalnız yine de %100 başarılı olduğunu söylemek doğru değildir. Sadece yapay zeka değil insanoğlu da siber güvenliği tehdit eden saldırıları algılamada %100’lük bir başarı sağlayamamıştır. Özetle, %100 siber güvenlik şu an için hiçbir sistemle mümkün değildir çünkü işin içindeki en önemli faktör hala ‘’insandır.’’
2012 yılından bu yana dünyanın teknoloji devi firmaları ve üniversiteleri tarafından milyarlarca dolar ile ifade edilecek yatırımlarla siber güvenlik alanında yapay zeka temalı AR-GE çalışmaları yapılmaktadır. Tekrar etmekte fayda var ki yapay zekanın en başarılı biçimde uygulandığı alanlardan birisi siber güvenlik teknolojileridir.
Yapay Zeka Hangi Programlama Dillerini Kullanır?
Yapay zeka alanında geliştirmeler yapan yazılımcılar genellikle “Python” isimli programlama dilini kullansa da bu teknoloji tüm kodlama dilleri ile geliştirilebilmektedir. Zira sık sık duyduğunuzu tahmin ettiğimiz “algoritma” terimi, yapay zekanın temelini oluşturmaktadır. Bir algoritmayı da herhangi bir kodlama dilinde yazmak mümkündür. “Algoritma nedir?” sorusuna yanıt vermek gerekirse; “herhangi bir problemi çözmek ya da herhangi bir işlemi gerçekleştirmek için yazılan kurallar bütünü” tanımını kullanabiliriz.
Python kodlama dilinin yapay zeka alanında sıkça kullanılmasının nedeni temelde; blog alanında WordPress, e-ticaret alanında OpenCart tercih edilmesi ile aynı sebeplere dayanır. Bunu bir örnekle daha somut hale getirmek gerekirse; herhangi bir alanda bir blog sitesi kurmak istediğinizde WordPress tercih ederseniz ihtiyacınız olan birçok eklenti ve koda ücretsiz olarak erişebilirsiniz. Blogunuzu geliştirmek ve kendinize özel yazılımlar kodlatmak için ücretli destek almak isterseniz en uygun maliyetleri WordPress tabanlı bloglarda sağlayabilirsiniz. Zira WordPress popülerdir ve dünya üzerinde yüz binlerce geliştiricisi bulunmaktadır. Bu da geliştiriciler arasında finansal rekabet anlamına gelir.
İşte Python’u da yapay zeka uygulamalarında en çok tercih edilen kodlama dili haline getiren ilk özelliği, ücretsiz kaynakların diğer kodlama dillerine göre daha fazla oluşudur. Bu ücretsiz kaynaklar sayesinde Python ile yapay zeka geliştiren yazılımcıların sayısı, diğer kodlama dillerinde yapay zeka geliştiren yazılımcı sayısına göre daha fazladır ve ücretli destek almak için başvurabileceğiniz uzman havuzu son derece geniştir.
Yapay zeka ve makine öğrenmesi için Python kodlama dilinde açık kaynak kodlu yayın yapan yüzlerce kütüphane bulunsa da, TensorFlow, Scikit learn, NumPy, SciPy, Matplotlib, Keras, PyTorch, Torch ,Theano, Gensim, Caffe, Chainer, Statsmodels, Shogun, NuPIC, Neon, Nilearn NeuroImaging, Scikit ve Pymc; popüler Python kütüphaneleri ve modülleri arasında yer alır.
Gelecekte Yapay Zekanın Hayatımıza Yansımaları Nasıl Olacak?
Yapay zekanın 1950 yılından beri fiilen hayatımızın içerisinde olduğunu daha önce vurgulamıştık. Hiç tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki bu yazının yayın tarihinden 10 yıl sonra yapay zekanın; sağlık, eğitim, ulaşım ve eğlence sektöründe ne gibi devrimler yarattığına şaşırarak şahit olacağız.
Halihazırda tıp alanında çeşitli hastalıkları tespit etmek, ulaşım sektöründe insansız kullanılan taşıtları yönetmek, eğitim alanındaysa öğretmensiz sınıfları oluşturmak için başarılı denemelere imza atılan bu teknoloji; yakın gelecekte hayatımızın her alanında kendisini göstermeye başlayacaktır. Bildiğiniz üzere siber güvenlik sektöründe yapay zeka zaten aktif ve başarılı bir şekilde kullanılmaktadır.
Yapay Zeka ve Etik Tartışmaları
Yazılım teknolojileri ile ilgilenen hemen herkesin aklına zaman zaman “yapay zeka kullanımı etik mi?” sorusu gelir. Bu sorunun gelmesinin en büyük sebebi ise yapay zeka teknolojisinin bir insanın karar verme esnasında kullanmak zorunda olduğu vicdani kanaatlerden yoksun olduğu düşüncesidir. An itibarı ile bir önceki cümlede bahsettiğimiz endişe son derece doğrudur. Zira şuan yapay zeka, önceden kodlanmış tecrübe ve istatistikleri değerlendiren bir yazılımdan hallicedir. Ancak yapay zeka teknolojisini geliştirmekle meşgul olan birçok şirket ve akademi kurumu AR-GE departmanlarında; yapay zekayı bir insan hassasiyetinde karar verebilir halde geliştirmek için uğraşmaktadır.
Almanya’nın ünlü üniversitelerinden University of Konstanz’ın Bilgisayar ve Bilişim Bilimleri Fakültesi’ndeki bilim insanları; yapay zekayı yargılamada kullanmak için 2016’dan bu güne geliştirmekte oldukları bu alandaki çalışmalarının süreçlerini/sonuçlarını kamuoyuna kapalı olarak yapmaktadır. Ancak bilim kulislerinden edinilen bilgiye göre çalışma, henüz istenilen gelişim seviyesine yakınlaşamamıştır.
Özellikle hukuk ve tıp alanlarında, önceden belirlenmiş mantıksal doğrultuda karar vermekten henüz bir adım öteye taşınamayan yapay zeka teknolojisinin; bu alanlarda mutlak çözüm olarak kullanılmasının halihazırda etik olmadığı tüm bilim çevrelerince kabul edilmiştir. Fakat görünen o ki yakın gelecekte mahkeme salonlarında ve hastanelerde yapay zeka teknolojisini “karar verme sürecini destekleyen bir araç” olarak görmek muhakkaktır.